17 Kasım 2015 Salı

Nahit MENTEŞE; Menderes, Demirel için ‘Bu genç, yarının başbakanı’ demiş..

Menderes, Demirel için ‘Bu genç, yarının başbakanı’ demiş!..
03 Ekim 2015, Cumartesi
Eski bakanlardan Nahit Menteşe, dâvâ arkadaşı merhum Demirel’i anlattı:
Eski İstanbul Belediye Reisi Kemal Aygün anlatmıştı: Bir baraj açılışında Su İşleri Genel Müdürü olarak konuşan Demirel'i dinlerken Menderes “Bu gence dikkat edin, Türkiye’yi âdeta cebinin içine koymuş, yarının bakanı, başbakanıdır” dedi.
Nahit Menteşe
Nahit Menteşe, 1932 yılında Milas’ta doğdu. İlkokul ve ortaokulu Milas’ta okudu. Lise öğrenimini Aydın Lisesi’nde, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yaptı. Öğrenciliği sırasında çeşitli derneklerin yöneticiliğini yapan Nahit Menteşe, İstanbul’da bulunan Aydın Yüksek Talebe Derneği’nin başkanlığını yaptı.
Aydın’daki avukatlığı sırasında siyasî çalışmalara katılan Menteşe, İl Genel Meclisi üyeliği ve İl Daimî Encümen üyeliği görevlerini yürüttü. Kızılay, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu, Aydın Spor Kulübü gibi çeşitli sosyal kuruluşların başkanlığı ve yöneticiliğinde bulundu. 1965 yılında yapılan milletvekilliği seçimlerinde adaylığını koyan Nahit Menteşe, seçimi kazanıp Aydın milletvekili olarak Meclis’e girdi. 1969, 1973, 1977, 1991 ve 1995 yıllarında yapılan seçimleri de kazanıp Aydın’dan milletvekili seçildi. 
Demirel’in Başbakanlığındaki Adalet Partisi hükûmetlerinde Gümrük ve Tekel Bakanı (1968), Ulaştırma Bakanı (1969–1970), Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı (1971), Ulaştırma Bakanı (1975–1977), Turizm ve Tanıtma Bakanı (1977), iki kez peşpeşe (1977–1978 ile 1993) Millî Eğitim Bakanı oldu. Doğru Yol Partisi’nde Çiller hükûmetlerinde İçişleri Bakanlığı ile (1993–1996) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı (1996) olarak görev yapan Menteşe, 1963’te Adalet Partisi Aydın İl Başkanlığı’ndan itibaren siyasî hayatı boyunca hep Demirel’in yanında, yakın dostu olarak yer aldı. Darbe ve ara dönemlerde diğer dâvâ arkadaşları gibi Demirel’le birlikte demokrasi mücadelesini yaptı, DP-AP-DYP misyonunun ve Demirel’in demokratik direnç ve duruşuna şâhid oldu.
MENDERES, “BU GENÇ, TÜRKİYE’Yİ ÂDETA CEBİNE KOYMUŞ”
Merhum Demirel’le siyasî hayatının başından beri beraberdiniz. Sayın Demirel’in demokratik mücadelesi ve hizmetleri hakkında hâtıralarınızı anlatır mısınız?
Önce şunu anlatayım. Eski İstanbul Belediye Reisi ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Kemal Aygün bana nakletmişti. Ulaştırma Bakanıydım; Kemal Beyi Türk Hava Yolları Genel İdarî Meclisi Başkanı yapmıştım. Onun için zaman zaman buluşuyorduk İstanbul’da. 
Bir gün bana şu hâtırasını anlattı: “Ben Belediye Reisi idim. Trakya’da bir baraj açılışı vardı. Rahmetli Başbakan Menderes, beni de dâvet etti ve gittik. Demirel o zaman Devlet Su İşleri Genel Müdürü’ydü, barajın açılışında konuşuyor, anlatıyordu. Bunun üzerine sol elini sağdaki cebine koyarak konuşan merhum Menderes orada bulunanlara Demirel’in bilgisine ve vukufiyetine dikkat çekerek dedi ki, “Bu gence dikkat edin, iyi dinleyin; bakın Türkiye’yi âdeta cebinin içine koymuş, yarının bakanıdır, yarının başbakanıdır…” 
Demirel, Türkiye’yi avucunun içi kadar çok iyi bilirdi. Rahmetli Menderes engin öngörüsü ve ferâsetiyle buna dikkat çekiyor… 
DEMİREL’İN 
12 MART MUHTIRASINA 
KARŞI DURUŞU
Demirel’le beraber darbelere, muhtıralara mâruz kaldınız. 12 Mart Muhtırasında Adalet Partisi kabinesindeydiniz. Demirel’in demokratik duruşuna dair şâhid olduğunuz hâdiselerden aktarır mısınız?
O zaman Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı idim. Muhtıraya karşı Demirel oldukça tepki gösterdi. Bakanlar Kurulu’nu topladı. Muhtırada hükûmetin istifası istenirken aynı zamanda  “Reformlar yapılmazsa Parlamentoyu kapatırız” deniliyordu. Demirel “muhtıra”yı asla kabul etmiyordu. Müzâkere edilmesine bile asla yanaşmak istemiyordu…
Bakanlar Kurulu toplantısında saatlerce müzâkere edildi. Demirel katiyen istifa etmek istemiyordu, uzun süre diretti, ama sonuçta arkadaşların önerisine uymak durumunda kaldı. 
Zira muhtırada hükûmetin istifası isteniyor, istifa etmediği takdirde Silâhlı Kuvvetler’in Meclis’e el koyacağı açıkça dayatılmıştı, tehdit ve şantajda bulunulmuştu. Bunun için neticede “hiç olmazsa Meclis’i açık tutalım, mücadelemize öyle devam edelim” görüşüne varıldı.
Yani öyle insafsızca söylendiği gibi Demirel “şapkasını alıp gitmedi.” Demirel istişârenin kararına uydu. Zira muhtırada “şunları, şunları yapacaksınız, aksi takdire gereği yapılacak, devrileceksiniz!” diyor. Demirel, parlamentoyu açık tutmak için arkadaşların ısrarı ve ricasıyla istifayı kabul etti. Ve hükûmetin istifa açıklamasında, “Muhtıra’nın Anayasa ve hukuk devleti ile bağdaştıramadığı, aykırı olduğu” açık bir şekilde belirtildi. 
Demirel, Adalet Bakanı Hasan Dinçer’e muhtıraya karşı çok sert bir açıklama yazdırdı. Açıklamayı eski yazı Osmanlıca ile kaleme alan rahmetli Dinçer, açıklamayı biraz yumuşattı. Askerlere “Bu yaptığınız Anayasa’ya aykırıdır” demek o günkü şartlarda meseleydi.
Ama Demirel muhtıracılara, “Sizin yaptığınız Anayasa ve hukuk devleti ile bağdaşmıyor” demeyi sürdürdü. O günkü ortamda bu sözler, “şapkasını aldı gitti” iddialarının tam tersine büyük bir mücadeleydi. Demirel darbelere karşı büyük mücadele verdi…
Aslında Demirel, siyasî hayatı boyunca hiçbir zaman tâviz verme taraftarı olmamıştır. Öyle “şapkayı alıp gitmek” değil, merttir; çıkışlarında da çok serttir. Meselâ darbe yapma hazırlığı yapan Cemal Tural’a karşı da Demirel gene Bakanlar Kurulu’nu topladı, Cemal Tural’ın Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınması kararını verdik, Cemal Tural görevden alındı. Yani Demirel, “şapkasını alıp gitmek” değil, hep mücadele etmiştir. 
Nitekim 12 Eylül’den önce verilen 27 Aralık 1979 “muhtıra - mektubu”nda da Bakanlar Kurulu hep toplantı halinde idi. Demirel komuta kademesinin görevden alınması ile ilgili Cumhurbaşkanı ile devamlı görüşüyordu. Ancak Cumhurbaşkanı kararnâmeyi imzalamadı… 
12 EYLÜL DARBESİ ÖNCESİ 30 AĞUSTOS’TA ASKERLERİN TAVRI
12 Eylül darbesi öncesinde nelerle karşılaştınız? Darbeye dair duyum ve tesbitleriniz nelerdir?
Başbakan Sayın Demirel’le devamlı bazı arkadaşlarla birlikte sürekli istişâre ederdik. 12 Eylül öncesinde Genelkurmay’da 30 Ağustos (1980) Bayramının bayramlaşması vardı. -Esasında o da bir garip bayramlaşmadır. Askerler duracak, tayin ettiğiniz Genel Kurmay Başkanı’yla, tayin ettiğiniz komutanla gidip bayramlaşıyorsunuz, tebrik ediyorsunuz!-
Demirel’le törene gittik. Evren o zaman Genelkurmay Başkanı. Evren’in ve kuvvet komutanlarının tavrını hiç beğenmedim, beğenmedik. Ardından Demirel’e dedim ki, “Efendim, bunların size öyle bir bakışı vardı ki, darbe yapacaklar gâliba.”
Bayramlaşmadaki tavırdan sonra “Sayın Demirel, Sayın Necmettin Cevheri ile birlikte gelin değerlendirelim” dedi. Duyumlarımız da olmuştu. Bunlar darbeye hazırlanıyorlardı. 
Nitekim o dönemde Evren’in Amerika’dan getirtip Genelkurmay İkinci Başkanı yaptığı paşa, bir gün Kocaeli’ne gitmiş. Biz de Demirel ile birlikte Meclis’teydik. Bana bir telefon geldi. Arayan eski bir milletvekiliydi. “Kumanda zinciri kuruldu, yanımda bir tümgeneral var” dedi. Bunu Demirel’e ifâde ettim. “Tamam, sen onu tâkip etmeye devam et, irtibatını koru” dedi. Tabi biz de bekliyoruz artık…
Hemen hemen her gün aldığımız istihbaratı Sayın Demirel’le değerlendiriyorduk. Ancak önlenemedi…
RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder